Önceliklerimiz
Makale
Önceliklerimiz
- 2023-12-15 15:12:53
- Yediulya
Bedenden önce ruh, ruhların babası (sav)’in rûhunun ilk oluşu, O’nu Hz. Âdem’in de atası kılmıştır. Şefkat Peygamberi önceliği ümmetine verir.
Getirdiler burağı, bin Muhammed dediler
Binmezem yâ Cebrâil, ümmetim binmeyince
Getirdiler Sırâtı, geç Muhammed dediler
Geçmezem yâ Cebrâil, ümmetim geçmeyince
Getirdiler cenneti, gir Muhammed dediler
Girmezem yâ Cebrâil, ümmetim girmeyince
Getirdiler Kevseri iç Muhammed dediler
İçmezem yâ Cebrâil ümmetim içmeyince
Rasûlullah (sav) buyurdu: “Allâh'ın ilk yarattığı şey kalemdir. (Yüce Allah kalemi yaratınca) ona: Yaz, diye emretti. (Kalem): Ey Rabbim neyi yazayım? dedi (Yüce Allah da:) Kıyâmet kopuncaya kadar (olacak) her şeyin kaderini yaz!” buyurdu.
Hz. Câbir anlatıyor….
“Ey Allâh'ın Resûlü! Anam-babam sana fedâ olsun, Allâh'ın her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misiniz?” diye sordum. Şöyle buyurdu: “Ey Câbir! Her şeyden önce Allâh'ın ilk yarattığı şey senin peygamberinin nûrudur. O nûr, Allâh'ın kudretiyle onun dilediği yerlerde dolaşıp duruyordu. O vakit daha hiçbir şey yoktu. Ne Levh, ne kalem, ne cennet, ne ateş ne cehennem vardı. Ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ve ne de insan vardı.”
Okunan kelime-i şehâdette de öncelik kalbidir.
Hadîs-i Şerîf’te, “Şunu da bilin ki, insan vücûdunda bir et parçası vardır. O düzgün olursa bütün beden düzelir; o bozuk olursa bütün beden bozulur; âzâlar ona tâbîdir. Dikkat edin o et parçası kalptir.”
“Bedevîler “inandık” dediler. De ki: Siz îmân etmediniz ama “İslâm olduk” deyin. Çünkü henüz îman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allâh'a ve Resûlü’ne itâat ederseniz, Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (Hucurât, 14.)
Önce îmân edip sonra cihad mı edeyim diyen birine Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz “önce îmân et sonra cihâda katıl” buyurdu.
İbâdete başlamanın temeli de niyettir. Onun mahalli de kalbdir. Ahlâkın huy olarak kolaylıkla yapılması da gönülden gelir. Karşılaştığımız kimselere selâmla başlamak edebdir. Peygamberimiz (sav) “Selâm kelâmdan öncedir” buyurur.
Her hayırlı işin başında besmele vardır. “Meşrû işlerin her hangisi olursa olsun, Besmele-i şerîfe ile başlanmazsa nasipsiz (hayrı kesik) olur.” (Hadîs-i Şerîf) Yemeğe başlarken besmele unutulduğu takdirde, hatırlandığında: “Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî. Başında da sonunda da Allâh'ın adıyla” demek gerekir. (Hadîs-i Şerîf) Besmele, hamdele ve salvele: “Bismillâhirrahmânirrahîm.” “Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.” “Vessalâtü vesselâmü alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve ashâbihi ve sellim.”
Dînî, ilmî sohbetlerin mukaddimelerinde, esas mevzuya geçmeden önce teberrüken zikredilen ifâdelerdir.
İtâatte öncelik, Yüce Rabbimize ve Sevgili Habîbine verilir. “Ey îmân edenler! Allah ve Resûlü’nün önüne geçmeyin, Allâh'a itâatsizlikten sakının! Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir.” (Hucurât, 1.)
Sevgide öncelik, Kitâb-ı Mecîd’de şu şekilde belirtilir: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabânız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endîşe ettiğiniz ticâretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyâmeti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidâyete erdirmez.” (Tevbe, 24.) Üç sevgi tercîh edilmelidir diğer sevgilere: Allah (cc), Sevgili Peygamberimiz ve cihad.
Sevgili Peygamberimiz (sav) Hz. Ömer’e (ra) “Yâ Ömer beni ne kadar seviyorsun?” deyince, Hz. Ömer (ra): “Yâ Resûlallah nefsimden sonra en çok seni seviyorum.” diye cevap verdi. Sevgili Peygamber Efendimiz (sav): “Sizden herhangi biriniz beni nefsinden ve ailesinden çok sevmedikçe kâmil îmân etmiş olamaz.” buyurdular. Bunun üzerine Hz. Ömer (ra): “Yâ Resûlallah seni, anamdan, babamdan, aile efrâdımdan ve canımdan çok seviyorum.” dedi. Peygamber Efendimiz (sav) de: “Yâ Ömer işte şimdi îmânın kemâle erdi.” diye buyurdular.
Mecelle kāidesinde, “Mâni ve muktezi tearuz edince mâni takdîm olunur.” “Bir konuda engelleyici unsur ile îcâb ettiren unsur birlikte bulunursa, engelleyici unsurun gereği yapılır.” Evvelâ yolun taşı ayıklanır sonra yola devâm edilir. “Yemîn olsun ona kötü ve iyi olma yeteneklerini yerleştirene ki,” (Şems, 8.) Evvelâ kötülükten vaz geçme, sonra takvâ tavsiye buyurulur. Tabak temiz olunca, bardak yıkanınca ikrâm edilir. Rabbimiz gönül arınınca nur ihsân eder. “Temiz et gönül evini, Yâr gelecek kondurmaya.” der Yûnus Emre. “Allâh'ın, göğsünü İslâm’a açtığı, böylece Rabbinden bir nur üzere bulunan kimse, kalbi îmâna kapalı kimse gibi midir? Allâh'ın zikrine karşı kalpleri katı olanların vay hâline!” (Zümer, 22.)
“Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar...” (el-En'âm, 125.) âyetindeki “şerh/açmak” kelimesinden sorulduğunda: “Nûr kalbe girdiği zaman, göğüs açılır ve onun için genişler.” buyurdu Sevgili Peygamberimiz.
Evlenecek çiftler dünya evine gerdeğe girmeden önce evlerini hazırlarlar. Âhiret evine girmeden önce çeyizimizi, amel sandığı kabrimizi hazırlamalıyız. Önceliği dünyâdan evvel uhrâya vermeliyiz. “Fakat siz dünyâ hayâtını tercîh ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” (A’la, 16.-17.) “Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (Müzzemmil, 20.)
Hadîs-i Şerîf'te: “Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
Terbiye önce nefisten sonra muhite yayılır.
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır.” (Tahrim, 6.)
Geçici mekânlara değil de, geçmeyen ebedî âleme öncelik tanınır.
“Mal ve oğullar, dünya hayâtının süsüdür. Bâki kalacak olan iyi ameller ise, Rabbinin katında, sevabca da daha hayırlıdır, ümid yönünden de daha hayırlıdır.” (Kehf, 46.)
Önceliği Rabbimize kulluğa verenlere mahlûkât da itâat eder. Hadîs-i Kudsî’de: “Ey dünya! Bana hizmet edene sen de hizmet et. Sana hizmet edeni de hizmetinde çalıştır (istihdam et).”
Gölge tâkib edildikçe kaçar. Sırt dönülünce arkadan gelir. Mevlâ’ya yönelenlerin hâli böyledir.