Choose Your Color

Cenâze Namazı

Alimler Meclisi

Cenâze Namazı

Cenâze Namazı

  • 2024-04-20 11:17:15
  • Yediulya

Bismillâhirrahmânirrahîm

Ölüm, kimilerine göre bir son, geçici dünyâ lezzetlerinden mahrûmiyetken irfân sâhibi, kâmil mü'minler için bir başlangıç ve Sevgiliye kavuşmaktır. Kimilerine göre istenmeyen bir misâfir, nefret edilen bir düşmanken müttakî ve muvahhid mücâhidler için sonsuzluğa açılan bir kapıdır.

Her pâdişah da ölür, her vezir de ölür. Her değerli de ölür her değersiz de. Her zengin de ölür her fakir de. Her sağlıklı da ölür her hasta da. Her velî de ölür her peygamber de. Bütün nefisler ölümü tadar.[1] Zîrâ ölüm, Allah Teâlâ’nın sünnetidir. O’nun (cc) sünnetinde değişme olmaz.[2] Hiçbir muhkem kale ölümden korumadığı gibi[3] hiçbir örtü ondan gizleyemez ve hiçbir kapı onun girmesine engel olamaz.

İnsan yeryüzünde halîfe olarak yaratılmış mükerrem bir varlık[4] olmasının gereği olarak birtakım hak ve sorumluluklara sâhiptir. İnsanoğlunu “başıboş bırakılmak üzere yaratmadığını[5] beyân buyuran Cenâb-ı Hakk onun bütün fikir ve fiillerini yönlendirmek üzere emirler ve nehiyler vaz’etmiştir. Üstelik İslâmiyet, bir insan için, o henüz doğmadan önce hükümler tesis etmekte, ölüm ve sonrası için de emirler ve yasaklar koymaktadır. Kısaca söylemek gerekirse ölenin teçhiz ve tekfini, namazının kılınması, kabire konulması, borçlarının edâsı, vasiyetinin îfâsı gibi pek çok İslâmî hükmün mevcûdiyeti mâlûmdur. Bu yazımızda bahsi geçen hükümlerden cenâze namazının meşrûiyetini delilleriyle berâber ele almaya çalışacağız inşâallah.

Cenâze namazı farz-ı kifâyedir. Cumhura göre namazın cemâatle kılınması şart değilken Mâlikîlerde bir görüşe göre şarttır. Cenâze namazı kılınış şekli ile diğer namazlardan ayrılmaktadır. Bu sebeple şart ve rükünleri diğer namazlardan farklıdır. Ancak hadesten taharet, necâsetten taharet, setr-i avret, istikbâl-i kıble ve niyet gibi şartlar cenâze namazı için de geçerlidir. Cenâze namazında sâdece vakit şartı yoktur.[6] İster sâlih ister büyük günah işleyen kullardan olsun müslümanların cenâze namazını kılmayı terketmenin câiz olmadığı icmâ ile sâbittir. Bazı âlimler cenâze namazının farziyetini inkâr edenin icmâyı inkâr ettiği için küfre düşeceğini söylemişlerdir.[7]

Cenâze namazı rükû ve secdesi olmayan bir namazdır; rükünleri kıyam ve tekbirlerdir. Cenâze namazında iftitâh (başlangıç) tekbiriyle birlikte dört tekbir bulunmaktadır. Selâm vermek vâciptir. Sünnetleri ise Allâh'a hamd ve senâ etmek, Resûlullâh’a (s.a.s.) salât ve selâm getirmek, hem vefât eden kişi hem de Müslümanlar için duâ etmekten ibârettir. Tebük seferine geçerli bir mâzereti olmadığı hâlde çıkmayan münâfıklarla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: “Onlardan ölen hiçbirinin (cenâze) namazını kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allâh'ı ve Resûlü’nü inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.”[8] Bu âyet, cenâze namazının farz oluşuna işâret etmektedir.[9] Nitekim Allah ve Resûlünü inkâr etmeyenlerin, tâbi olanların cenâze namazlarının kılınacağı hükmü çıkar. Bu Kur’ân’dan delîlimizdir.

Cenâze namazının kılınması Sevgili Peygamberimiz’in kavlî ve amelî bir sünneti olup günümüze kadar uygulamalı olarak gelmiştir.[10] Resûlullâh’ın (s.a.s.), bir Müslümanın ölümü üzerine: “Bir din kardeşiniz vefât etmiştir. Kalkın, onun cenâze namazını kılın.”[11] hadîsi, “Kim bir cenâze görüp de cenâze namazını kılarsa ona bir kırât (sevap miktârı) vardır. Kim de görüp defnine kadar iştirâk ederse ona iki kırât vardır. ‘‘İki kırât nedir?’’ diye sorulunca: ‘’Büyük iki dağdır’’[12] buyurması cenâze namazının meşrûiyeti ve hükmü açısından yeterli olacaktır.

Cenâze Namazının Kılınışı

Hanefî mezhebine göre imam cenâzenin göğüs hizâsında durur. “Niyet ettim Allah (cc) rızâsı için hazır olan cenâze namazını kılmaya ve o cenâze için duâya” diye niyet eder. Cemâat ise “Niyet ettim Allah rızâsı için hazır olan cenâze namazını kılmaya ve onun için duâya, uydum hazır olan imama” diye niyet eder. Ölü erkek ise “Şu erkek için”; kadın ise “Şu kadın için” diye niyet edilir. Çocuklar için de aynı şekilde niyet edilir. Cemâatten biri ölünün erkek mi, kadın mı, büyük mü, küçük mü olduğunu bilmediği takdirde “Niyet ettim Allah (cc) rızâsı için imamın cenâze namazını kılacağı ölüye imam ile berâber namaz kılmaya ve ona duâ etmeye” der. Cenâze namazı kılmak için cenâzeye karşı ve kıbleye yönelik olarak saf bağlanır. İmam ve cemâat tekbir alarak ellerini bağlarlar, “Sübhâneke” duâsını “ve celle senâük” cümlesiyle birlikte okurlar. Ardından, eller kaldırılmadan tekbir alınır ve “Salli-Bârik” duâları okunur. Tekrar eller kaldırılmaksızın tekbir alınır. Bilenler cenâze duâsını[13] bilmeyenler ise duâ niyetiyle “Fâtiha” sûresini[14] veya başka bir duâyı okurlar. Dördüncü tekbirden sonra sağa ve sola selâm verilir.[15] Böylece namaz tamamlanmış olur.

Namazı kılınacak cenâzenin Müslüman olması, yıkanıp kefenlenmiş olması, cemâatin önünde olması gerekir. Ayrıca Hanefî ve Mâlikîlere göre bedeninin tamâmı veya yarıdan fazlası yâhut başı ile birlikte en az yarısı bulunmalıdır. Şâfiîlere göre ise kişi ölüp de bir tek uzvu bulunsa bile cenâze namazı kılınır. Nitekim ashab, ölen ve sâdece eli bulunan bir sahabînin namazını kılmıştır[16]. Canlı olarak doğup ölen çocuk yıkanır ve cenâze namazı kılınır[17].

Âlimler;

- Cenâze namazının tahâretli ve setr-i avrete riâyet edilerek 4 tekbir ile kılınacağı[18],

- Ölen kimseye istiğfâr ve duâ etmenin, onun için sadaka vermenin ve sevâbını bağışlamak için yerine haccetmenin ona fayda vereceği hususlarında ittifâk etmişlerdir[19].

Sonuç Yerine

  1. Ölen bir insana en çok değer veren din İslâm dînidir. İnsan dünyâya geldiği zaman nasıl güzel karşılanıyorsa dünyâdan ebedî âleme göçerken de güzelce uğurlanır.
  2. Âyet-i kerîmelerin delâleti, cenâze namazı hakkında rivâyet edilen hadîs-i şerîfler, ulemânın icmâsı ile cenâze namazının meşrûiyeti apaçıktır.
  3. Cenâze namazının farz-ı kifâye oluşu icmâ ile sâbit olduğu için inkârı küfre götürür.
  4. Ölen bir Müslümanın bedeni, henüz ölmemiş ancak mutlaka ölecek olan diğer Müslümanlara emânettir.

Hamdolsun Âlemlerin Rabbi Olan Allâh'a.

Dipnotlar

[1] el-Ankebût, 29/57.

[2] el-Fetih, 48/23.

[3] en-Nisâ, 4/78.

[4] et-Tîn, 95/4.

[5] el-Kıyâmet 75/36.

[6] Mesut, Bayar, “İslam Fıkhında Ölünün Yaşayanlar Üzerindeki Hakları”, Amasya İlahiyat Dergisi, 16 (Hazîrân 2021): 282.

[7] Şeyhîzâde Dâmâd Efendi Abdurrahmân b. Muhammed b. Süleyman, Mecmau’l-enhur fî şerh-i Mültekâ’l-ebhur (Beyrut: Dâru İhyâu't-turâsi'l-arabî,1328), 1/182; Tahtâvî, Haşiye alâ Merâkı’l-felâh, 580.

[8] et-Tevbe, 9/84.

[9] Ebû Bekir Ahmed b. ʿAlî er-Râzî el-Cessâs, Âhkâmu’l-Kur’ân, ed. Muhammed Sâdık el-Kamhâvî (Beyrut: Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-ʿArabî, 1405), c. 4/351.

[10] Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 8/221

[11] Müslim, Cenâiz, 66 [952]; bk. Buhârî, Cenâiz, 54 [1320].

[12] Müslim, “Cenâiz”, 17 (945); Diğer bir rivayette “Kırât, Uhud Dağı gibidir” buyuruldu. (Müslim, “Cenâiz”, 17 (946).

[13] Tirmizî, Cenâiz, 38 [1024-1025]; Şurunbulâlî, Merâkı’l-felâh, 217.

[14] Tirmizî, Cenâiz, 39 [1026].

[15] Şurunbulâlî, Merâkı’l-felâh, 219.

[16] Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, 2/32.

[17] el-Fetâva’l-Hindiyye, 1/159.

[18] Abdulvehhâb b. Ahmed eş-Şa’rânî, el-Mîzânü’l-Kübrâ, thk. Abdurrahman Mahmûd es-Sa'dî (Dimaşk: Dâru’t-Takvâ, 2022), 2/308.

[19] Şa’rânî, el-Mîzânü’l-Kübrâ, 2/309.

Paylaş: