Choose Your Color

Velîlerimizin Dikkatine

Akaid - Tefsir

Velîlerimizin Dikkatine

Velîlerimizin Dikkatine

  • 2021-03-30 08:56:25
  • Yediulya

Kur’ân, şirki ve müşrik toplumu bütün yönleriyle tanıtmıştır. Tehlikesinden dolayı Hz. Lokman, oğlunu eğitirken önce şirki tanıtmış ve oğlunun şirkten uzak durmasını öğretmiştir. Konuyla ilgili âyet şöyledir: “وَإِذْ قَالَ لُقْمَانُ لِابْنِهِ وَهُوَ يَعِظُهُ يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللَّهِ إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ” “Lokman, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: Oğulcuğum! Sakın ha Allâh’a hiçbir şeyi şirk koşma. Çünkü şirk en büyük zulümdür.”1 Babasından aldığı ilk eğitimle şirkin çirkinliğini ve günâhını bilen bu çocuk mutlaka hayâtında şirkten uzaklaşıp tevhîde göre bir gidişat belirlemiştir. Kur’ân îmânın katışıksız ve yüzdesiz olmasını ister ve bu bağlamda şu evrensel duyuruyu yapar: “يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ” “Ey îmân edenler! Her şeyinizle Müslüman olunuz. (biraz Müslümanlık biraz başka dinlerden emirler alarak) şeytânın peşine takılmayın. Zîrâ şeytan sizin apaçık düşmanınızdır.”2 Az önce açıkladığımız gibi Kur’ân, İslâm ile şirkin sentez edilmesini kesin bir dille reddetmektedir. Bu meyandaki buyruğu gâyet nettir: “الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ” “Onlar ki gerçekten îmân ettiler ve îmanlarına şirk de bulaştırmadılar. (Hem Müslüman olup hem de kâfirlerin inanç sistemlerinin doğruluğuna îmân etmediler.) Her türlü korkudan emniyette olan bu mü’minler kesin doğru yoldadırlar.”3 Müslümanların ve çocuklarının îmanla küfrü aynı gönülde bir araya getirme hastalığına yakalanmamaları; çağdaş Müslümanların (!) düştükleri yanılgıya düşmemeleri için vahiy eksenli iyi bir îtikād eğitimi almaları şarttır. Bunun da birinci yolu Kur’ân’daki tevhîdî örgüyü iyi bilmek, hadislerin îman-İslâm bâblarına vâkıf olmak ve İslâm âlimlerinin yazdığı akâid külliyâtını tahsîl etmektir. Özellikle çalışmalarda göz önünde bulundurulması için Kur’ân’daki îman alanıyla alâkalı örgüyü başlıklandırmaya çalıştık ve karşımıza çıkan tabloya göre ilmî bir çalışma yapılıp gençlerin önüne konacak olursa onların sağlam bir îtikād terbiyesi almaları gerçekleştirilmiş olur ve buna bağlı savrulmaların önüne de geçilir.

Kur’ân-ı Kerim’deki îmân alanıyla ilgili âyetleri şu ana başlıklar altında verebiliriz:

  1. Dünyâda ve âhirette kurtuluş vesîlesi îmandır ve âhirette ancak mü’minler kurtulacaklardır.4
  2. Îman taklîdî olmayıp bilgi temelli olmalıdır.5
  3. Peygamber’in risâleti kabûl edilmeden îman sahîh olmaz.6
  4. Hayâtın tüm alanlarında İslâm, belirleyici kabûl edilmelidir.7
  5. Îmanla küfür aynı kalpte aynı anda bulunamazlar.8
  6. İnkârcıların yapmış oldukları sâlih amellerin hiçbir değeri yoktur.9
  7. Allâh’a (cc) karşı işlenen en büyük suç şirktir.10
  8. Îmandan sonra küfre dönmek (irtidât) en büyük îtikādî günahtır.11
  9. Îmânı korumak için bid’atlerden uzak durmak esastır.12
  10. Sâlih ameller îmânı güçlendirir ve mutlaka yapılmalıdır.13
  11. Günahlara çokça dalmak îmânı tehlikeye sokar.14
  12. Îmanda ikrâh olmaz.15
  13. Âhirette kurtulabilmek için, îmânı muhafaza edip o hâl üzere ölmek esastır.16
  14. Îmanda ihlâs şarttır.17
  15. Gerçek anlamda îmân etmek Allâh’ı (cc), Rasûlünü (sav) ve mü’minleri velî edinmeyi gerektirir.18 Buna bağlı olarak hiçbir kâfire sempati bile duyulmamalıdır.19

Esefle belirtelim ki Müslümanların îmân alanındaki sapma ve savrulmaları ciddî olarak gündeme getirilmemekte, buna bağlı tevhîdî çözümler üretilmemektedir. İnsanlar düalist veya politeist bir hayat sürerlerken din değiştirdiklerinin farkında bile değillerdir. Çocukların din öğretimi ve eğitimi konuşma yaşlarıyla başlamasına rağmen, resmî ideoloji bu eğitimi ötelemekte veya çağdaş-modern insanı meşrûlaştırmak için “değerler eğitimi” adı altında dinden uzak bir proje yürütmektedir. “Din olmadan da doğruya ve iyiye ulaşılabilir.” önyargısıyla çıkarılan değerler eğitimi masalını en çok da dîne karşı kompleksli ve hasta ruhlu olan eğitimciler yutmaktadır. Bu hususta ilâhiyatçıların ise hiçbir felsefî söylemleri ve aykırı projeleri yoktur. Uydurma değerler eğitiminin sonunda boşlukta kalan çocukların mânevî ve îtikādî hayatları da peygamber karşıtı rol modellerle doldurulmaktadır. Bu rol modeller ideolojilerin dînî temsilciliklerini(!) yapmaktadırlar.

Yukarıda açıklandığı gibi, ana-babalar çocuklarına erken yaşlardan îtibâren ciddî bir din eğitimi vermeyecek olurlarsa onların hayatlarında ve düşüncelerinde de sapmalar olabilir. Bu sapma îmân alanıyla ilgiliyse ve dînin temel hükümlerinden birisini inkâra dayanıyorsa fıkıh dilinde bu sapmaya irtidât denir. İslâm âlimleri/bilginleri irtidat olayının gerçekleşmesi için bir zorlamanın (ikrâh-ı mülcî) olmaması, kişinin akıllı ve aklî olgunluk içerisinde bulunmasını şart koşmuşlardır.20 İşte burada Sabî-i ākılîn (iyi ile kötünün ayırımını yapan fakat ergenlik çağına ulaşmayan çocuk) durumuna değinmek gerekir. Bu çocukların îmanları ve küfürleri geçerli midir? Çocuk olmaları ve aklî olarak tam bir olgunluk içerisinde bulunmamaları meseleyi fukaha arasında tartışılır hâle getirmiştir. İmam Ebu Hanîfe ve öğrencisi İmam Muhammed Hasan eş-Şeybani, sabî-i ākıl denen temyiz çağındaki çocuğun İslâm’ını da irtidâdını da sahîh saymışlardır. Hz. Ali ve çocukken Müslüman olan bâzı sahabilerin İslâm’ının geçerli olmasını da örnek olarak vermişlerdir. Fakat çocuk irtidâd edecek olursa ona bir cezâ verilemeyeceğini; İslâm’ın kendisine arz edilip öğretileceğini, hattâ Müslümanlığa zorlanacağını söylemişlerdir.21 Ebu Hanîfe’nin diğer öğrencisi Ebu Yusuf ise böyle bir çocuğun İslâm’ının geçerli fakat irtidâtının sahîh olmadığını beyân etmiştir.22 Gerek Ebu Hanîfe ve arkadaşlarının gerekse diğer imamların görüşleri ve konu ile ilgili açıklamaları ictihâdîdir. İsâbet etmiş de, etmemiş de olabilirler. Eğer çocukların durumu ile ilgili kanâatinde Ebu Hanîfe isâbet etmiş ise bu durum velîlere ağır bir yükümlülük getirmektedir. En çok sevdikleri bu varlıklarla; çocukları ile daha çok ilgilenmeleri gerekecektir. Hiçbir velî, Hz. Nuh’tan kıymetli değildir. Onun oğlu bile küfrü tercîh ederek babası ile olan velâyet bağını kopardıysa23 bizim çocuklarımız da böyle bir durumla karşılaşabilirler. Bundan dolayı çocukların okudukları, baktıkları, kullandıkları iletişim araçları, eğlence hayatları, arkadaş çevreleri, eğitim ve öğretim kurumları, komşuluk ilişkileri vb. durumlar âileler tarafından iyi bilinmeli, kontrol edilmeli ve îtikādî sapmalara karşı önlemler alınmalıdır. Aksi takdirde istemedikleri hâlde kâfir anası-babası da olabilirler.

Başta, gerekli îtikādî eğitimini almayan Müslümanlar olmak üzere, insanlık dünyâ sisteminin kuşatması altındadır. Dünyâ sistemine karşı alternatif bir hayat tarzını gerek dînî metinlerinde gerekse kültüründe barındırmayan Yahudi ve Hristiyan milletinin sistemle îtikādî ve amelî bir sorunları yoktur. Hattâ sistem, kendi ürünleridir. Bu sistem, baskın dünyâ siyâsetinin etkisi ile Müslümanlara dayatılmaktadır. Birçok uluslararası toplantılarda kendi âmentülerini deklare eden dünyâ sistemi, bu âmentüye uymayan İslâm milletini hizâya getirmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Bu çerçevede; daha demokrat, seküler ve liberal bir hayat tarzına zorlanan Müslümanlar; insanı aşan tüm aşkın değerlere karşı da pozitivist bir yaklaşım ve inanca zorlanmaktadırlar. Netîcede, hayâtın gerek genişlik gerekse uzunluk alanlarında batılı gibi düşünmeye ve yaşamaya başlayan Müslümanlar (!) îman alanlarını yüzdelemektedirler. Bu yüzdelemenin oranı hayatlarını vahiy dışı kurallarla anlamlandırma alanlarıyla doğru orantılıdır. Daha açık bir ifâdeyle, modernitenin etkisinde kalıp hayatlarına onunla anlam verenler politeist bir inanç biçimini tercîh etmektedirler. Kur’ân-ı Kerîm bu konuya şu âyetle açıklık getirmiştir: “İnsanların çoğu Allâh’a, müşrik oldukları hâlde inanıyorlar.”24 Fakat halkın yaşadığı îtikādî sapmaların nerelerde olduğunu ve buralardan çıkmak için îtikādî tecdîdin nasıl olacağını hiçbir sivil âlim(!) ve akademisyen ağzına bile almamaktadır. Kur’ân’ın İslâm îtikādına temel teşkîl eden âyetlerini ve hükümlerini gündeme bile getirmemektedirler. “Isındıralım, soğutmayalım” yaklaşımıyla hakîkat gizlenmekte ve politeist hayat tarzı onay almaktadır. Dînin kurucusu Allah olduğuna göre, O’nun adına söz söylemekten kaçınılmalı; fakat hakîkatler de gizlenmemelidir. Hz. Lokmân’ın yaptığı gibi hakîkati söyleme eylemi erken dönemde başlatılmalıdır. Ergenlik dönemiyle berâber çocuklar din seçiminde bulunup ideolojik bir îmânı tercîh ettiklerinde hakîkati söylemek yetersiz kalmakta; İslâm dışı din tercihinde bulunanlar sâdece polemik yapmaktadırlar. Vebâl başta anne-baba ve devlet olmak üzere bütün Müslümanlaradır. Zîrâ yeryüzünde İslâm’dan uzaklaşan veya İslâm’ı tanıyamayan herkesin hesâbını Allah Teâlâ bizden soracaktır.

Dipnotlar

1 Lokmân 31 / 12.

2 Bakara 2 / 208.

3 En’âm 6 / 82.

4 Bk. 23 / Mü’minûn 1; 3 / Âl-i İmran 19, 85.

5 Bk. 43 / Zuhruf 86; Bâtıl şeyleri taklîdin çirkinliği ile ilgili bk. 2 / Bakara 170; 5 / Mâide 104; 7 / A’raf 28; 10 / Yûnus 78; 21 / Enbiyâ 53; 31 / Lokmân 21.

6 Bk. 4 / Nisâ 150-152; 2 / Bakara 285.

7 Bk. 2 / Bakara 208.

8 Bk. 6 / En’âm 82; 12 / Yûsuf 106.

9 Bk. 14 / İbrâhîm 18; 2 / Bakara 217, 264; 3 / Âl-i İmran 21, 22, 117; 4 / Nisâ 124; 5 / Mâide 5; 7 / A’raf 147; 9 / Tevbe 17-19; 18 / Kehf 105.

10 Bk. 4 / Nisâ 48.

11 Bk. 2 / Bakara 217.

12 Bk. 5 / Mâide 3.

13 Bk. 2 / Bakara 25, 82, 277; 3 / Âl-i İmran 57; 5 / Mâide 9.

14 Bk. 6 / En’âm 151-152.

15 Bk. 2 / Bakara 256.

16 Bk. 3 / Âl-i İmran 102.

17 Bk. 98 / Beyyine 5.

18 Bk. 2 / Bakara 257; 5 / Mâide 51.

19 Bk. 11 / Hûd 113

20 Zuhaylî, a.g.e, c. VI, s. 185-6.

21 el- Mavsılî, Abdullah b. Muhammed, el- İhtiyar, Çağrı Yay, İst. 1980, c. V, s. 148; Zuhaylî, age., c. VI, s. 185; Cezerî, age., c. V, s. 434.

22 Cezerî, age., c. V, s. 435.

23 Bk. Hûd 11 / 46. Îmân olmazsa en yakınlarla bile velâyet bağının olmayacağına dâir bk. Tevbe 9 / 23-24.

24 Yûsuf12 / 106.

Paylaş: