Choose Your Color

Ne Olacak Hâlimiz? Kur'ân ve Sünnete Kulak Verelim!!!

Akaid - Tefsir

Ne Olacak Hâlimiz? Kur'ân ve Sünnete Kulak Verelim!!!

Ne Olacak Hâlimiz? Kur'ân ve Sünnete Kulak Verelim!!!

  • 2021-10-26 10:42:52
  • Yediulya

Dünyâya bakışımızın nebevî temellere oturması için Rasûlullâh’ın (sav) dünyâya bakış tarzını bilmek gerekir. Hz. Peygamber’in bakışı, Kur’ân-ı Kerîm’de “metâ’, süs, oyun ve eğlence” olarak belirtilen izahatın açılımıdır. Bu açılımın veciz bir ifâdesini Hz. Peygamber şöyle dile getirmiştir: “Benim dünyâ ile olan bağlantım, dünyâdaki konumum, bir ağacın gölgesinde bir müddet dinlenip sonra da yoluna devâm eden yolcu gibidir.”1 Bu anlayışla Hz. Peygamber, dünyâlıklara tapınıp tüketim kültürünün bir parçası olmamak ve emperyal anlayışa mü’minleri alt ettirmemek için Hz. Abdullah b. Ömer’in (ra) şahsında tüm müslümanlara şu uyarıyı yapmıştır: “Ey Abdullah! Dünyâda garip veya yolcu gibi yaşa. Kendini kabir ehlinden say (öleceğini bil ve bunun farkında ol).”2 Böyle bir uyarıdan nasîbini alan ve ağlarken görülen Selmân-ı Fârisî’ye (ra) niçin ağladığı sorulduğunda şu cevâbı vermiştir: “Rasûlullah bir gün bizden bir yolcunun “istirahat mahallinde ihtiyaçlarını tükettiği gibi harcama yapmamız konusunda söz almıştı. Gâlibâ ben biraz bu söze karşı haddimi aştım.”3 Hz. Peygamber’in, sahabilerine yapmış olduğu bu uyarılar dünyâlık kazanmaya karşı pasif olmayı tavsiye eden sözler değildir. Aksine, bu hadisler insana dünyâ ve içindekilerinin mutlak sâhibinin Allah (cc) olduğunu öğretir. Mal kazanmakla, kazanılan mala tapınmanın arasındaki farkı tefrik bilinci verir. Eşyaya kul olmanın insanı, insâniyet vasfından düşüreceğini hatırlatır. Dünyâlıkları ihtiyaç sâhipleriyle bölüşme erdemini kavratır. Malla cennete gidilmeyeceğini fakat hak sâhiplerine; yoksullara ve diğer ihtiyaçlılara mal vermekle cennetin kazananılabileceğini anlatır.

Hz. Peygamber (sav) gece gündüz çalışarak bizlere îmanda, ibâdette, ahlâkta ve hayâtın her alanında örnek olmuştur. Ümmetine, yaşanılabilir bir din ve dünyâ nizāmı bırakmıştır. Bu nizāmın kesintiye uğramadan nasıl amelî hâle getirileceğine dâir dinamik çalışma biçimini öğretmiştir. Bizlere çok büyük bir ilmî mîras bırakmıştır. Hz. Ayşe’nin ifâdesiyle O (sav), “Dinar, dirhem, koyun ve deve sürüleri mîras bırakmamıştır.”4 Zâten böyle bir görevle de gelmemiştir. Vahye uymak ve kendisine benzemek sûretiyle beşeriyetten insâniyete yükselmeyi öğretmiştir. Mânevî ve insânî olanlara değer veren Peygamber Efendimiz, maddî olan şeyleri gözünde hiçbir zaman büyütmemiştir. Gâye olarak sâdece Allâh’ı (cc) bilmiştir. Hattâ kendisine “Mekke’deki Batha’nın altına dönüştürülmesi” teklîf edildiğinde onu bile kabûl etmemiştir.5 Allah Rasûlü eline geçen nîmetleri fakirlerle paylaşmış ve bir ömür üç öğün yemek yemediği gibi arpa ekmeğinden başka ekmek de yememiştir.6 Risâlet dâvâsına nasıl başladı ise öylece bitirmiştir. İşte bu tutarlı hayat onun siyâsal başarısının en önemli hikmetlerinden biridir. Bunun adı ahlâktır. İlkeli olmak ve söylemlerinde çelişkiye düşmemektir. Böyle bir hayat disipline edilip dünyâya bakışımız Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet üzere yeniden düzenlenmedikçe, yapılan şey, yürürlükteki zālim dünyâ düzeninin devâmı için onun değirmenine su taşımaktır. Bir ömür hayâtını vahiyle disipline eden Peygamber Efendimiz, kızının evinde dekoratif bir sergiyi görünce, “Ben, zevki hayâtının anlamı hâline getiren kimselerin evine girmem.”7 diye geldiği dâvetten geri çıkmıştır. Çünkü Rasûlullah, yediği hurma ve içtiği suyun bile acabâ nasıl hesâbını verebilirim endîşesiyle yaşamıştır.8 O, her zaman dünyâ hayâtıyla âhiret hayâtını kıyaslamıştır. “Sizden biriniz parmağını denize sokup sonra da ne kadar su eksilttiğine bir baksın, işte dünyâ ve âhiretin durumu böyledir”9 buyurmak sûretiyle dünyâ hayâtının kısalığına vurgu yapmış ve şöyle demiştir: “Eğer dünyânın Allah katında sivrisineğin kanadı kadar bir değeri olsaydı hiçbir kâfire bir yudum su bile vermezdi.”10 Müslümanlar olarak bir tek burayı anlayabilseydik kapitalizmi ve onu ayakta tutan dinamikleri yok edebilirdik. “Dünyâlıklardan hep mi kâfirler yararlanacak?” savunmasıyla ölçüsüz tüketime tâbī olup sömürünün çarklarını din ile payandalayarak kapitalizmin sâdece ömrünü uzattık; milyonlarca insanın kanına giren dünyâ sisteminin bilmeden kölesi olduk. İktisâdî konulardaki cehâlet, birçok Müslümanı dünyâ sisteminin bir parçası olan liberal-kapitalist sistemin siyâsî temsilcilerine velâyet hakkı vermek dalâletine düşürdü. Hiçbir Allah kulu bu sapkınlığın hükmü üzerinde görüş beyân etmedi. Hattâ “ehven-i şer” anlayışıyla Müslümanlar din adına ideolojik düşüncelere destek vermeye zorlandılar. Yanlış hız kesmeden devâm ediyor da anlayan kalp, gören göz ve işiten kulak lâzım.

Dipnotlar:

1 Ahmed, Müsned, c. I, s 391; İbni Recep el Hanbelî, Câmi’u-l ulum ve’l hikem, c. II, s 377

2 İbni Mâce, Sünen, Zühd, 3, Had no: 4114, c.II, s 1378

3 Abdurrezzak, Musannef, Had no :20632, c. XI, s 313 

4 İbni Mâce, Sünen, Vasaya, 1, Had no : 2695, c. II, s900 

5 Ahmed, Müsned, (tah. Muhammed Şakir), had no: 22252, c.VIII, s280 

6 İbni Mâce, Et’ıme, 48-49, had no: 3344-3346, c: II, s 110

7 Ahmed, Müsned, c V, s 221; ibni Mâce, Et’ıme, 56, had no :3360, C. II, s 115; Hâkim, Müstedrek. Had no: 2758, c. II, s 203

8 Ahmed, Müsned, c.V, s 82

9 Ahmed, Müsned, c.IV, s227,Tirmizî,15, Zühd, had no:2323, c:IV, s561; Hâkim, Müstedrek, c. III, s684

10 Tirmizî, 13, Zühd,had no: 2320, c. IV, s 560

Paylaş: