DEKOLTE TESETTÜR (!)
Akaid - Tefsir
DEKOLTE TESETTÜR (!)
- 2023-07-12 14:21:25
- Yediulya
Tesettürün amacı; Allah’ın emri doğrultusunda örtünüp vücudun mahrem yerlerini teşhir ederek herhangi bir fitneye; cinsel istismara sebep olmamaktır. Bu bağlamda Allah Teâlâ geniş ve vücut hatlarını belli etmeyen elbiseleri tercih etmeyi emretmiştir. Hz. Peygamber’in uygulamaları da bu yönde olmuştur. Meşhur “cilbab” ayeti bu konuyu yeterince açıklamaktadır: “يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لِّأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاء الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلَابِيبِهِنَّ ذَلِكَ أَدْنَى أَن يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَّحِيمًا” “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve diğer mümin hanımlara söyle; (toplum içine çıkacakları vakit, başörtülerini taksınlar ve vücut hatlarını tamamen kapatan) dış kıyafetlerini üzerlerine örtsünler. (Gerek giyim kuşamlarında, gerek söz ve davranışlarında mümin bir hanıma yaraşan ağırbaşlı ve edepli tavrı göstersinler.) Bu, onların (saygıdeğer ve iffetli bir kadın olarak) tanınmaları ve (böylece, ahlâksız insanlar tarafından sözlü veya fiili tâcize uğrayıp) incitilmemeleri için en uygun çözüm yoludur. (Bununla birlikte, hiç kimse elinde olmadan işlediği bir günah yüzünden veya İslâm’dan önce yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmayacaktır. Çünkü) Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.”[1] Ayetteki “cilbab” kelimesinin birçok anlamı vardır. Sözlükte cilbab; bütün vücudu örten elbisedir[2] diye tanımlanmıştır. Bu örtünün özelliği bütün vücudu örtmesi ve bedenin hatlarını belli etmemesidir. Bu durumda kelime ve kavramlara kendi tercihimize göre bir anlam vermemeliyiz. Böyle bir yaklaşım konuyu ilmi olmaktan uzaklaştırır. Dışarıya çıkarken, ev içinde giyilen elbiselerin üzerine giyilen ve hanımların vücut hatlarını belli etmeyen, şeffaf olmayan çarşaf, çadır,[3] ferace, atkı ve pardösü türünden giyeceklerin hepsine cilbab denilir. Cilbab / dış örtü kullanmayı hanımlara Yüce Allah emretmiştir. Kur’an’ın beyanına göre ancak yaşlı kadınlar; kimsenin cinsel açıdan istek duymadığı ihtiyar hanımlar isterlerse dış örtülerini (pardösü, manto, atkı, çarşaf vb.) çıkarabilirler. Bu konuda ruhsatı tercih edebilirler. İlgili ayette şöyle buyuruleuyor: “وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاء اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَن يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ وَأَن يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَّهُنَّ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ” “(Artık evlenme çağları geçtiği için) evlenme ümidi kalmamış (ve hayızdan, çocuktan kesilmiş, cinsel arzu duymayacak kadar) yaşlı kadınların, (doğal câzibe ve) güzelliklerini kasden teşhir etmemeleri şartıyla, (ev dışında giymeleri gereken) elbiselerini üzerlerine almamalarında bir sakınca yoktur. (Bununla birlikte, bundan mümkün mertebe) sakınmaları, kendileri için daha iyidir. Unutmayın! Allah her şeyi işitmekte, her şeyi bilmektedir.”[4] Cilbab türlerinden birini tercih eden Müslüman hanımlar kendi seçimlerini başka hanımlara dış elbise olarak forma gibi dayatmamalıdırlar. Dinin kriterlerine uyduktan sonra dış örtünün şeklini sahih örf belirler. Bize göre de en ideali siyah çarşaf olmakla beraber, diğerleri de istenen ölçüleri taşıdığı zaman meşruiyet kazanır. Farklı tercihlerden dolayı Müslümanların birbirlerine saygı duymaları gerekir. Farklı tercihler fitneye alet edilmemelidir.
Tesettürün bile sektöre ve tüketim vasıtasına dönüştürüldüğü bir dünyada Kur’an ve sünnetteki uygulamalar göz ardı edildi. Müslüman kadınlar ince ve dar giysileri çevrelerinden etkilenerek seçmeye başladılar. Reklamların da etkisinde kalarak tesettürün manevi ikliminden uzaklaştılar. Unutulmamalı ki tesettür; inanç, ahlak, ibadet, davranışlar, kültür ve dirençle bir bütünlük arz eder. Ağzında sigara, erkeklerle tam bir ihtilat hâlinde, her türlü espriyi yapmaktan çekinmeyen, yılışkan, kafelerde yabancılarla göz göze, okul kantinlerinde gençlerle el ele, iş hayatında mahremiyeti azami derecede gözetmeyen ve davranışlarıyla erkekleşen hanımların tesettürü tartışmaya açılmıştır. Daha dorusu sözde bir tesettürdür. Tesettür; fıtratı bozmamak ve edep perdesini yırtmamaktır. Tesettür; tercih edilen İslâmi hayat tarzını bütünlük içerisinde hayata yansıtmanın şeklî ifadesidir. Edep ve hayâ olmadıktan sonra örtünme anlamını kaybetmiştir. Şairin dediği gibi; “Zihninin arka plânında göbeklerini açmak yatan” hanımların örtünmesi (!) şekilsel çerçevede zaten kusurlarla maluldür. “Önemli olan tesettürün ruhudur” hükmü doğru olmakla beraber, tesettürün şeklinin de o ruhun yansıması ve formu olduğunu unutmayalım. Şekilde yamukluk varsa ruhunda da bozukluk vardır.
İslâm dinini tercih eden insanlar hayatlarında vahyin bağlayıcılığını ve Hz. Peygamber’in sünnetinin örnekliğini kabul ederler. Bu temel kaynakların normatif oluşunu tartışmaya bile açmazlar.[5] Peygamber Efendimiz, tesettürün uygulamasını ailesinin ve diğer Müslüman ailelerin üzerinde göstermiştir. Konumuzu aydınlatması bakımından Hz. Ayşe’nin naklettiği şu rivayet oldukça önemli ve aydınlatıcıdır: “Hz. Ayşe’nin kız kardeşi Hz. Esma, üzerinde ince bir elbiseyle Peygamber’in (sav) huzuruna girmiştir. Resulullah, onu böyle bir elbise ile görünce hemen yüzünü çevirmiş ve şöyle buyurmuştur: Ey Esma! Bir kız ergenlik çağına geldikten sonra el ve yüzünün dışındaki yerlerini göstermesi doğru değildir.”[6] Bu rivayet bizlere şeffaf ve dekolte elbise giyinmenin dinen doğru olmadığını öğretmektedir. Müslüman hanımlar giydikleri gömlek, entari, buluz, elbise, eşarp ve çoraplara dikkat etmelidirler. Bu giysiler vücudun rengini göstermemelidir. Üzülerek belirtelim ki sünnetteki bu uygulamalara ve Kur’an’daki cilbab ayetine rağmen Müslüman hanımlar ince giysiler giyinmeme hususunda gereken hassasiyeti göstermemektedirler. Eşarp veya tülbentler saçı tamamen gösterdiği gibi çorapların da inceleri giyilmektedir. Unutmayalım ki topuklardan yukarı teni gösteren hiçbir çorapla kılınan namaz setriavret şartı gerçekleşmediği için caiz değildir. Ahirette böyle bir namaz insanın yüzüne çarpılır. Eğer hanım çorapla namaz kılıyorsa vücudunun rengini en ufak şekilde belli etmeyecektir. Bu söylediğimiz etek altı çoraplarla ilgilidir. Daracık, düşük bel pantolon ve streçler ile namaz kılınmaz. Namaz gibi bir ibadet ifa edilirken gereken ciddiyet ve hassasiyet gösterilmeyecek olursa onun manevi yararlarından istifade edilmez. Hz. Peygamber, Hz. Esma’yı nasıl uyardı ise kardeşi Abdurrahman’ın kızını ince bir başörtüsü ile gören Hz. Ayşe’de yeğenini uyarmıştır. Yeğeninin başörtüsünü katlamak suretiyle kalınlaştırmış ve böyle örtünmesini tavsiye etmiştir.[7]
Müslüman hanımların çoğu mahremiyet konusunu iyi öğrenmemiştir. Kadın sadece kocasına avret değildir. Babasının, dedesinin, kayın babasının, kardeşinin, amcasının, dayısının ve yeğenlerinin yanında bile uyması gereken giyim kuralları vardır. Bunların yanlarında “İstediğim gibi gezer ve otururum.” diyemez ve dememelidir. İslâmi ilimlerdeki derinliği münasebetiyle el- Bahr / Okyanus diye adlandırılan Abdullah b. Abbas, Müslüman bir hanım halhalını, gerdanını ve saçlarını ancak kocasına gösterebilir demek suretiyle görüşünü ortaya koymuştur.[8] Göğüslerini, bacaklarını, karnını ve sırtını serbestçe açmamalıdır. Yanlarında rahmet melekleri olduğunu ve eğer edepli olmazlarsa bu meleklerin kendilerinden uzaklaşacağını bilmelidirler.[9] Ayrıca baba, kayınbaba ve kardeşlerini de bakma konusunda zora sokmamalıdırlar.
Müslüman hanımların dışarıda ince ve şeffaf elbise giyinmeleri nasıl yasaklanmış ise dar giysiler giyinmeleri de aynı şekilde yasaklanmıştır. Konumuzla ilgili sünnetten şu rivayeti paylaşabiliriz: “Hz. Peygamber (sav), kendisine Dıhye el-Kelbi’nin hediye ettiği keten kumaştan dokunmuş bir elbiseyi Üsameb. Zeyd’e giydirmiştir. Ertesi gün Üsame’nin üzerinde elbiseyi göremeyen Resulullah, kendisine giydirdiği elbiseyi ne yaptığını sorunca o da; ‘Eşime giydirdim.’ cevabını vermiştir. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz; ‘Eşine söyle altına başka bir şey giysin. Altında bir şey olmadan giyildiğinde o elbisenin kemiklerinin şeklini bile göstereceğinden korkuyorum.’”[10] Buyurmuştur. Başka bir rivayette vermiş olduğu bu kumaştan eşlerine başörtüsü yapmasını söylemiştir.[11] Bizim kaynaklarıyla paylaştığımız bu rivayetler Müslüman hanımları bağlar. Eğer bir hanım, Hz. Peygamber’in hadislerini ve sünnetini bağlayıcı kabul etmiyorsa ona söylenecek bir şey kalmamıştır. Nefsinin, tutkusunun, modanın, şeytanın, şeytanlaşmış çevre ve kişilerin, kozmetik ürünlerinin ve baskının kulu olmuş kimseler din tercihlerini zaten yapmışlardır. Sadece Müslüman ana-babalara bir defa daha şu ayeti iyi düşünmelerini öneriyoruz: “يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ” “Ey iman edenler! Hem kendinizi, hem de aile (bireyleri)nizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun! (Unutmayın ki cehennem ateşini tutuşturan, işlediği kötülükler yüzünden bizzat insanın kendisidir ve tüm kötülüklerin temeli ve asıl kaynağı, ilâhî irâdeye başkaldırarak sahte ilâhların boyunduruğu altına girmektir ki, bunun en belirgin simgesi, önünde saygıyla boyun eğilen taştan putlar ve heykellerdir. O hâlde, dünyada yapılan zulüm ve haksızlıkların, bir gün cehennemde ateş olup zâlimin karşısına çıkacağını unutmayın! İşte zâlimleri bekleyen bu ateşin) başında, Allah’ın emirlerine asla karşı gelmeyen ve kendilerine verilen her emri itirazsız ve eksiksiz yerine getiren son derece acımasız, sert ve güçlü melekler(den zebaniler) vardır.”[12] Bu ayeti düşünme tavsiyesinden kastımız; ana-babalar çocuklarının giydiği elbiselerle ilgilensinler. Dar, şeffaf ve kişiliği zedeleyen giysiler hususunda çocuklarını uyarsınlar. Erkek çocuğuna kız, kız çocuğuna erkek çocuk elbisesi giydirmesinler. Açıklığın psikolojik ve toplumsal zararlarını anlatsınlar. Şimdilerde moda olup toplumu sarmaladığı için söylemekte yarar görüyoruz: Renkli de olsa elbise/pantolon niyetiyle vücuda yapışık çoraplar giymek ve onunla dışarı çıkmak haramdır. Bunlar örtü ve giysi değildirler. Vücuda yapışan kıllar mesabesindedirler. Esefle ifade edelim ki Müslümanların (!) kızları batı tipi giyinme tarzıyla batılıları çok geride bıraktılar. Örtünmeye ve İslâm’ın diğer uygulamalarına “Emevi âdeti” diyen ve Allah’ın emirlerini ciddiye almayan bir anlayışla zihinsel beslenmesini yapan bir nesilden daha iyisi de beklenmez. Hakkı söylemeyen ve dini, dünya emperyalizminin yolunu açmak için kullanan; İslâm’ı bir bütünlük içerisinde anlatmayan, Hz. Peygamber’in sünnetinin bağlayıcı olmayıp zamanının örfünün yansıması olarak addeden ve bilgilerini firavunların düzenlerini tahkim için kullananlara hatırlatıyoruz: Allah var, ölüm ve ahiret de vardır.
[1] Ahzab 33 / 59.
[2] http: / / www.almaany.com / ar / dict / ar-ar / جلبب
[3] Erzurum, Sivas yöresine mahsus tesettürü sağlayan, tepeden tırnağa vücudu örten ve elbisenin üzerine alınan tek parça örtü.
[4] Nur 24 / 60.
[5] Bk. Ahzab 33 / 36.
[6] Ebu Davud, 26, Libas, 34, H. no: 4104, IV / 358.
[7] Malik, 48, Libas, 4, II / 913.
[8] Taberi, Camiu’l-beyan, IX / 307.
[9] İbni İshak, Siyre, tah. Muhammed Hamidullah, s. 114.
[10] Ahmed, Müsned, tah. Muhammed Derviş, H. no: 21845, VIII / 184.
[11] Beyhaki, Salat, 23, H. no: 6110, III / 389.
[12] Tahrim 66 / 6.